Bozoklu Mustafa Paşa, II. Ahmet saltanatında, 27 Mart 1693 - 14 Mart 1694 tarihleri arasında onbir ay onsekiz gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır.
Yozgat taraflarından olup babasının adı Derviş Mehmed'dir Sarayda yetişmiş, silahdârlıktan vezirliğe daha sonra kaptanpaşalığa tayin edilmiştir. Özi Valisi ve Lehistan cephesi serdarı olarak Kırım Hanlığı kuvvetleriyle beraber Kamanice'yi Leh taaruzundan kurtarmıştır. 1690'da Şam bir sene sonra Trablusşam valiliklerinde bulunmuş ikinci vezir iken Hacı Ali Paşa'nın yerine 27 Mart 1693'de vezir-i âzam olmuştur. II. Ahmet saltanatında, 14 Mart 1694 - 2 Mayıs 1695 tarihleri arasında bir yıl bir ay ondokuz gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır.
Elmas Mehmet Paşa II. Mustafa saltanatında, 2 Mayıs 1695 - 11 Eylül 1697 tarihleri arasında iki yıl dört ay on gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır.
Kastamonu'nun Cide ilçesine bağlı Hoşalay bucağındandır. Yeniçeri ocağından yetişmiştir. 1678'de Hazine Kethüdalığına getirilmiştir. Daha sonra Has Oda'da görev yapmıştır. 1688'de nişancı olmuş, 1689'da vezaret rütbesine nail olmuştur. 2 Mayıs 1695'de padişah II.Mustafa tarafından, Feyzullah Efendi'nin tavsiyesine göre, sadrazamlığa atanmıştır.
Zeki, cevval bir Türk genci idi. Yakışıklı oluşundan dolayı kendisine "elmas" lakabı verilmiştir. II.Mustafa'nın bütün seferlerine (1695 yazında Lagoş zaferi ile sonuçlanan Avusturya seferi, 1696da Ulaş (Olasch) Meydan Savası'nda zafer ile sonuçlanan Avusturya seferi ve en son 1697de büyük Zenta faciası ile sonuçlanan Avusturya seferine) iştirak etmiştir.
Elmas Mehmet Paşanin sedareti sırasında 1695-1696 yıllarında çok önemli ekonomik para reformları gerçekleştirilmiştir. İstanbul'da ve diğer büyük şehirlerde sürümde bulunan çeşitli ayarda çeşitli altın paralar toplanarak, İstanbul, İzmir ve Edirne darphanelerinde darbettirilen ve üzerinde Sultan II.Mustafa'nin tuğrası bulunan, "tuğralı" Osmanlı altınlarından ilki olan, "Tuğralı Cedid Altunu" ile değiştirilmiştir. Ayrıca Osmanlı piyasalarında geçerli "sikke-i kefere", "zolta/zolata", "esedi", "guruş" denilen yabancı gümüş sikkeler toplatılıp yerine ya İstanbul Darphanesinde yeniden darbedilen veya vezne uygun halis iseler eskilerin üzerine yeniden II.Mustafa tuğrası vurularak ortaya çıkartılan, Osmanlı "Cedid Kuruş" gümüş sikkeleri sürüme konulmuştur. Devlete verilecek vergilerin bu yeni Osmanlı sikkeleri ile ödenmesi şart koşularak bu yeni altin ve gümüş sikkelerin piyasalar ve halk tarafından kabul edilmeleri sağlanmıştır.
Elmas Mehmet Paşa Zenta Meydan Savaşında (11 Eylul 1697) şehit düşmüştür. Bu meydan savaşı Osmanlılar için çok büyük bir facia olmus ve Osmanlı ordusu Prens Eugene komutası altındaki Avusturya ordusu karşısında büyük bir hezimete uğramıştır. 20000den fazla Osmanlı askeri şehit olmuştur ve bu şehitler arasında Sadrıazam Elmas Mehmet Paşa, 4 diğer kubbe veziri, birçok eyalet ve sancak paşası ve 30 Yeniçeri ağası vardır. Bunun başlıca nedeni savaşın en kritik noktasında yeniçerilerin sadrazama karşı ayaklanmaları olmuştur. Tarihçi Kantedemiroğlu Elmas Mehmet Paşa'nin yeniçeriler tarafından öldürüldüğünü yazar. Avusturya ordusu savaştan sonra ganimet olarak çok yüksek sayıda silah ve büyük meblağlar halinde para, 9000 araba, 60000 deve, 1500 sığır ve 700 at ele geçirmiştir. Hatta şehit olan Elmas Mehmet Paşa'nın üzerinde bulunan Mühr-ü Hümayun bile Avusturyalıların eline geçmiştir. 1644 - ö.1702) II. Mustafa saltanatında, 11 Eylül 1697 - 4 Eylül 1702 tarihleri arasında dört yıl onbir ay onaltı gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır. 1644 yılında doğduğu sanılıyor. Köprülü Mehmed Paşa'nın kardeşi, Hasan Ağa'nın oğludur. Bu yüzden "Amcazâde" olarak anılır.
İlk yılları
Gençliğinde babasının Bulgaristan'ın Prevadi kasabasının Kozluca köyündeki çiftliğinde serbest bir hayat sürdü. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın Viyana seferine katıldı. Viyana kuşatmasının başarısızlıkla sonuçlanması üzerine sadrazama olan yakınlığından ötürü tutuklandı. 1684 yılında serbest kaldıktan sonra bir beylerbeyi göreviyle İstanbul'dan uzaklaştırıldı. Gelibolu yakınlarındaki Çardak muhafızlığına getirildi. Birkaç sene sonra vezirliğe getirildi ve 1689'da Seddülbahir muhafızı oldu. 1691'de kısa bir süre İstanbul kaymakamlığı yaptı ancak Seddülbahir muhafızlığına geri gönderildi. Çok geçmeden kaptan-ı deryalığa atandı ve Sakız adasının geri alınmasını sağladı. Kendisine Sakız'ın muhafızlığı verildi. 1696'da ikinci kez İstanbul kaymakamlığına getirildi. O yıl Belgrad muhafızlığına getirildi. Belgrad'da toplanan savaş meclisinde Temeşvar üzerine gidilmeyip Varadin'in alınmasını ileri sürdü. Ancak önerisi kabul edilmedi. Osmanlı ordusu Zenta savaşında ağır bir yenilgiye uğrayınca 1697'de Amcazâde Hüseyin Paşa tam bağımsız iş görmek koşuluyla sadrazamlığa getirildi.
Sadrazamlığı
Hüseyin Paşa Avusturya, Rusya, Lehistan ve Venedik ile on beş yıldır süren savaşı sürdürmeyi uygun görmedi. Padişah II. Mustafa'yı barış yapılması gerektiğine ikna etti ve uzun süren görüşmelerin ardından Avusturya, Venedik ve Lehistan'la 1699 yılında Karloça Antlaşması imzalandı. Rusya ile de İstanbul Antlaşması imzalandı.
Vergi sistaminde, ordunun teşkilatında ve eğitiminde, kürekli gemilerden oluşan eski donanmanın yerine yelkenli gemilerden oluşan yeni bir donanma yapılması gibi konularda büyük değişiklikler yaptı.[1] Kaptan-ı Derya Mezomorto Hüseyin Paşa'nın yardımıyla denizcilikte başarı sağlandı. Ancak bu sert reformları ulemayı gücendirdi. Şeyhülislam Feyzullah Efendi'nin işlerine karışması otoritesinin kısılmasına neden oldu. Görevden çekilmek istediyse de kabul edilmedi. Ancak hastalanınca emekli oldu ve Silivri'deki çiftliğine çekildi. On beş gün sonra 1702'nin Eylül ayında burada öldü. Cenazesi İstanbul'a getirilerek Saraçhanebaşı'ndaki türbesine gömüldü. Hüseyin Paşa bu tarihte ölmemiş olsa kesinlikle siyasi rakiplerinin kurbanı olacaktı.[1] II. Mustafa saltanatında, 4 Eylül 1702 - 24 Ocak 1703 tarihleri arasında dört ay yirmi gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır. 1684 yılında kapıcılar kethüdası oldu. Sırasıyla cebecibaşı ve yeniçeri ağası oldu. Vezirliğe yükseltilerek Babadağı muhafızlığına atandı. 1695 yılında Anadolu Valiliği'ne, 1696 yılında Diyarbakır Valiliği'ne atandı. Avusturya seferi sırasında Sofya'da iken mezaliminden şikayet olunması üzerine vezirliği elinden alınarak Bosna sınırında Puçitel palangasında görevlendirildi. Bosna'ya düşman saldırısının artması üzerine 1697 yılında vezirliği iade edilerek Bosna cephesi seraskerliğine getirildi. Bosna'da başarılar göstererek düşmanı püskürttü. 1698 yılında Urfa merkezli Rakka Valiliği'ne tayin edildi. 1699 yılında Bağdat Valiliği'ne görevlendirildi. Asi kuvvetlerin elinden Basra ve Korna'yı geri aldı, asi kuvvetleri sindirdi. Başarıları üzerine önce tekrar Anadolu Valiliğine sonrada 1702 yılında sadrazamlığa getirildi. Şeyh-ül islam'ın ve kendisini istemeyenlerin nüfuzunu kıramadı. Kırım Hanı'nı padişaha karşı tahrik etmek suçuyla 1703 yılında görevinden azledilerek üç gün sonra öldürüldü.